• Türkiye'nin ilk ve tek diş portalı.
  • Diş ve diş sağlığı adına her şey.

Ortodonti

Ortodonti




Ortodonti, dişlerin yanlış hizalamaları ve çene düzensizliklerinin (maluklüzyonlar) diş telleri, açık hizalayıcılar  ve diğer dentofasiyal ortopedik aletleri kullanarak teşhisine ve ortodontik tedavisine odaklanan bir diş uzmanlığıdır.

Buna eş değer olarak (ORTODONTOLOJİ) kelimesini de kullanabilirsiniz. Ortodonti tedavisi ağız ve diş sağlığının korunmasında oldukça etkili rol oynamaktadır.

Sadece estetik gelişim açısından değil,  bir ömür boyu hastanın genel ağız sağlığını iyileştirmeye hizmet eden ve hatta konuşma engellerine yardımcı olan bir alandır. Düzgün hizalanmış dişler, gülümsemeyi ve konuşmayı kolaylaştırır!

Ortodonti, dişlerde ve çene kemiklerinde düzensizliklerle uğraşan diş hekimliği uzmanlık koludur. Amacı, diş kemerlerinin doğru çiftleşmesini sağlayarak bu anomalileri önlemek, nemlendirmek veya ortadan kaldırmaktır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ortodonti kelimesi Yunanca düz anlamına gelen "ortos" ve diş anlamına gelen "odontos" kelimelerinden türemiştir. Tedavinin amacı sadece uyumlu bir gülümsemenin keyfini yeniden keşfetmek için dişlerin hizalanmasını düzeltmek değil, aynı zamanda doğru çiğnemeyi restore etmek ve dişlerin sağlığını korumaktır.

Bu tedaviler günümüzde çok fazla tercih edilmeye başlanmış bir tedavi sistemi olmayı başarmıştır. Bunun en büyük nedeni estetik açıdan uzun vadede dişleri daha iyi konuma getirmesidir.  Günümüz teknolojisi ile birlikte daha ileri noktalara giderek, günümüzde tedavinin gerçekleşmesi ve kontrollerin sağlanması daha kolay hale gelmiştir.

Biraz daha detayına girecek olursak;

Dişlerde ve çenelerde kötü duruşların önlenmesi ve düzeltilmesi bilimidir. Bu bilimin uzmanlığı diş ve çenelerin hizalanması ve koordinasyonundan oluşur. Üst ve alt dişler birbirlerine mükemmel uyum sağlamalıdır. Bu, konuşmanın yanı sıra iyi çiğneme işlevini sağlamak içinde önemlidir. Ayrıca parlak ve çekici bir gülümsemeye sahip olmanızı sağlar. Bununla birlikte, ortodontik tedavi uygulaması, her hastanın tedavisi için kullanılan cihazların özgüllüğünü dikkate alarak, son derece nitelikli bir profesyonel yetenek gerektirir.

Alışagelmiş geleneksel tedavi yöntemine göre daha ağrısızdır.  Dişlerinde çıkıtınlar ve diş bozuklukları olan insanlar dişlerini  düzeltebilmek adına çeşitli tedavi sistemleri arayışına girmektedir. Tamda bu noktada devreye ortodonti tedavisi girmektedir.  Bu tedaviler geçmişten günümüze yüksek derecede geliştirilmiş ve doktorlar tarafından uygulanmıştır. Eğer dişlerinizde kötü bir estetik problem var ise sizlerde ortodonti tedavisi ile birlikte dişlerinize diş teli takarak diş yapınızı daha iyi bir hale getirebilirsiniz.

Çene bölgesinde oluşan, yanlış diş hizalamaların ve bununla birlikte çenede oluşan düzensizliği diş teli tedavisi veya bunun yanında diğer sağlamış olduğu tedavi sistemleriyle birlikte ortopedik aletler yardımıyla teşhis konulup tedavi edilmesine denir.

Ortodonti tedavisinin sadece diş tedavisi olarak anlaşılmaması gerekmektedir. Estetik açıdan sıkıntı çeken insanlar için birebir çözüm bulan bir tedavi sistemi olmayı başarmıştır. İnsanlar çene bozuklukları veya bunun yanında estetik bozukluklardan dolayı çeşitli sıkıntılar çekebilmektedir. Bunlar güzel konuşma, iyi gülümseme veya genel ağız sağlığıyla ilgili problemlerdir. Tedaviler, yaşamımızı iyileştirme konusunda bizlere katkı sağlamaktadır.

Ortodontik anomalilerin tanı ve tedavisi ortodonti uzmanları veya diş hekimleri tarafından yapılır.

Genel Tıbbi Tedavi:

Çocuğun diş ve yüz gelişimi sırasında koruyucu önlemler ile genel sağlık önlemlerinin alınması, beslenmesinin düzenli olması, vücudun ihtiyacı olan vitamin ve minerallerin yeterli alınmasının sağlanması gibi uygulamalar genel tıbbi tedavi kapsamına girerler. Sağlıklı, bakımlı ve iyi beslenen bir çocukta ortodontik anomalinin daha az görüldüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Fizyolojik Tedavi:

Ortodontide fizyolojik tedaviden amaç “tabiata yardım ederek veya onu yönlendirerek anormal yapıların iyileşme ve normale dönme eğilimini desteklemek ve bundan ortodontik anomalilerin düzelmesinde yararlanmaktır.” Gerçekten de çocuğun yaşı ilerledikçe bazı anomalilerin kendiliğinden düzeldiği gözlenmiştir. Buna kendiliğinden(spontane) iyileşme denir. Bunun yanında, gelişim çağında çocuğa yapılan bazı küçük yönlendirici girişimler, o anomalilerin ortaya çıkmasını önleyebilmektedir.(mesela çene darlığı yeni başlamış bir çocukta darlığa neden olan engel – burun polip’i gibi- ortadan kaldırılırsa anomali kendiliğinden düzelir ve ileri yaşlarda bir ortodontik tedaviye gerek kalmaz.)

Fizyolojik tedaviye başka örnek olarak, çapraz kapanan süt dişlerinin basit aygıtlarla atlatılması; çocuğun az gelişmiş dudak kaslarının çalıştırılıp buna bağlı olarak gelişebilecek ortodontik anomalilerin kendiliğinden önlenmesi de verilebilir.

Diş hekimliğinin ilk uzmanlık alanlarından biri olan ortodonti, yunanca kökenli olup düzgün diş anlamına gelmektedir. Bu anlamın dışında çene ve yüz düzensizliklerinin giderilmesinde de uygulanan bir ana bilim dalıdır.

Ortodontik tedavi ortodonti uzmanlığını bitirmiş kişiler tarafından yapılmalıdır.

Dişlerin çene kemiği üzerine düzgün ve estetiksel yerleştirilmesi ortodontik tedavide büyük önem arz etmektedir. Ortodontik tedavi ile dişlerdeki çapraşıklıklar ve aralıklar kolayca düzeltilip, doğru ve sağlıklı bir gülümseme elde edilebilir.

Ortodontik tedavi çocuklar, ergenlik dönemindeki kişiler ve son zamanlarda yetişkinlerde uygulanabilmektedir. Yani her yaştaki insanın diş etleri ve kemik yapısı sağlıklı ise ortodontik tedavi görmesi mümkün olabilmektedir.

Ortodontik tedavide diş teli olarak bilinen sabit braketler, şeffaf çıkarılabilir plaklar ve damaklıklar ayrıca görünmeyen diş telleri gibi birçok uygulama bulunmaktadır. 

Ortodontik Tanı Ve Tedavi Planlaması:

Ortodonti, sadece bir manipülasyon yani, bazı dişlerin bir yerden bir başka yere hareket ettirilmesi işlemi olarak görülmemelidir. Ortodonti, tedavi planlaması yapabilme işidir. Bir başka ifadeyle, ortodonti, bir hastaya ne zaman, hangi kuvvet sistemi ile, ne şiddette ve ne sürede müdahale etmek gerektiğinin kararını verebilme ve gerektiğinde bu kararlarda değişiklik yapıp uygulamaya koyma yeteneğidir. Bu telin bükülmesi ya da apareyin hazırlanması da elbette önemli bir işlemdir ancak bu, her becerikli teknisyen tarafından kolayca öğrenebilecek bir konudur. Oysa burada önemli olan nokta hekimliktir yani bir anlamda konunun kurmaylığıdır. Nasıl ki askerlikte stratejiyi kurmay subaylar belirliyor uygulamayı teknik personel yapıyorsa ortodontide de tedavi planlamasını hekim hazırlamalıdır.
Aynı tip planlamalar benzer gibi görünen olguların hepsinde aynı sonuçları vermeyebilir. Çünkü unutulmamalıdır ki her olgu kendi içinde özelliklidir. Her olgunun kendisine has bazı özellikleri vardır ve planlama bunlar dikkate alınarak yapılmalıdır.

Bu bölümde, bir ortodontik olguyu ele alırken neler yapılması, yaklaşımların nasıl olamsı gerektiği konusunda ip uçları verilmektedir.


Ortodontik tedavi planlaması, hastayla ilgili bir seri verinin belli bir mantık düzeni içinde ve klinik deneyimlerin ışığı altında değerlendirilmesi sonucu verilen bir karardır. Bu karara giden yolun temel aşamaları tanı, tanımlama, hastayla ilgili genel değerlendirmeler, tedavi yöntemi, uygulanacak teknik, aparey planlaması gibi konulardır ve bunlar hasta için açılacak kart üzerinde detaylı şekilde maddeler halinde belirtilmelidir. Hasta kartında yer alacak bu maddeleri şimdi kısaca gözden geçirelim :

1-Tanı:Olgunun öncelilke net tanısı konur. Tanı bölümünde hasta ilr ilgili bütün semptomlar en ağırdan en hafife doğru sıralanacak biçimde tek tek yazılmalıdır. Bu uygulama, hekime, hem hastayı daha detaylı inceleme olanağı verir hem de ileri aşamalarda karta baktığında hastanın ilk hali konusunda şüpheye yer verilmeyecek şekilde bilgi edimmesini mümkün kılar.


2-Tanımlama
Olgunun tanımlamasında anomalinin herediter ya da kazanılmış bir sorun mu olduğu belirtilmelidir.


3- Hastayla İlgili Genel Değerlendirmeler:
Bu bölümde hastanın sosyal durumu, ağız hijyeni, psikolojik yapısı, anne-babanın çocukla ilişkileri, ailenin konu hakkında bilinçli olup olmaması, tedaviye yakın ya da uzaktan bir bölgeden gelecek olması vb. konularla ilgili olarak hekimin düşünceleri yer alır.


4- Tedavi Yöntemleri
Uygulanacak temel tedavi yöntemi ortaya konur.


5- Uygulanacak Aparey Tipi :
Bu aşamada hastaya uygulanacak aparey tipine karar verilir. Örneğin hareketli apareylerden üst protrüzyon zemberekli, dil tutuculu plak ya da fonksiyonel apareylerden aktivatör vb.


6- Aparey Planlaması :
Bu aşamada aparey detaylı şeklinde planlanır. Örneğin, 2/2 için Z zembereği, vestibül ark, 64/46 nolu dişlere adams kroşe, kapanış açmak için ısırma bloğu gibi.


Ortodontik Tanı:
Bir ortodontik olguyu ele alırken ilk yapılması gereken iş, bu olguda nasıl ve ne şiddette bir sorun olduğunu belirlenmesi yani tanının konmasıdır. Ortodontik tanı için kullanılan çeşitli yöntemler vardır. Bu özetle: anamnez, model analizleri, profil ve cephe resimlerinin analizleri, sefalometrik film analizleri, panoramik, periapikal, oklüzal, el-bilek vb. filmlerin incelenmesi gibi yöntemlerden oluşmaltadır. Bu diş hekimiden, özelliklede ülkemizin sınırlı koşullarında hastaalarından bu tanı metaryallerinin tümünü toplamasını ve incelemsini beklemek gerçekçi  değildir. Kaldı ki birçok olguda bunların tümünü alamk gereklide değildir. Bu nedenle konu mümkün olduğu kadar basit ve pratikte uygulanabilecek sınırlarda ancak gerekli olduğu ölçüde derinliğine inilerek ele alınmaya çalışılacaktır.


Ortodontik Modeller:
Ortodontik modeller, ortodontik müdahale düşünen her hekimin mutlaka elde edmesi gereken materyallerin başında gelmektedir. Ortodontik model, rastgele alınıp dökülmüş alçı modellerden farklı özelliklere sahiptir. Bir ortodontik  model hastayla ilgili kapanış ilişkisini tam olarak veren fonksiyonel bir alçı modeldir. Buna göre bir ortodontik modele olması gereken şartlar kısacası şöyle olmalıdır:
-İki parçadan oluşan alçı modeller elde kapatılmaya çalışıldığında hatalı kapanışlar elde edilebilir. Bu da olguyla ilgili yanlış kararlar verilmesine yol açabilir. Ortodontik model, bu yanlışlığa düşmemek ve hastanın gerçek kapanış şeklinin belirlenmesi amacıyla hazırlanır. İyi hazırlanmış bir ortodontik modelin frontal düzlemi kapanışın rehberidir. Model, frontal düzlemi üzerinde yere konacak olursa gerçek kapanışı vermelidir. Örneğin, sadece 7 nolu dişler bölgesinde temas olan bir iskeletsel açık kapanış olgusuna ait alt ve üst modeller elde kapatılmaya calışılacak olursa birçok şekilde kapanış elde etmek mümkündür. Böyle bir olguda ön bölgedeki açıklık miktarını ve dişler  arasındaki karşılıklı ilişkileri ancak bir ortodontik model ile belirlemek mümkün olabilir.
-Ortodontik modellerin özelliklerinden biri de palatinal-lingual bölümlerin ve vestibül fornikslerin tam ve açık şekilde görülüp incelmesine olanak   sağlamasıdır.
-Ortodontik modeller, ortodonti disiplinin bir parçası olarak, hastanın tedavi öncesi ara aşamaları ve tedavi sonu şekillerinin kayıt altına alınması ve bunların hem tedavi süreci içinde hem sonunda ilk halleriyle kıyaslanmasını sağlaması bakımından önemlidir.
-Nihayet bu modeller, yine ortodonti disiplininin bir gereği olarak düzgün şekilli olması ve kutularında saklanması amacıyla hazırlanmaktadır.

Ortodontik Model Analizleri :
Hastadan alınan alçı modellerden ikişer tane sert alçıyla dökülür ve bunlardan biriyle arşiv amacıyla ortodontik model hazırlanırken diğeriyle çalışma modelleri yapılır. Çalışma modelleri, üzerinde model analizlerinin yapılacağı ve gerekliyse hareketli apareylerin hazırlanacağı modellerdir. Çalışma modellerinin ortodontik modeller kadar özenle hazırlanması gerekli değildir. Bununla birlikte, çalışma modellerinde de dişlerin tüm vestibül ve lingual yüzlerinin net şekilde görülmesi ve kapanışı engelleyen çapakların bulunmaması gerekir. Pratik olarak en çok kullanılan model analiz yöntemleri Bolton ve Hays Nance analizleridir.


Bolton Analizi:
Bolton analizi, üst diş kavsindeki sürekli dişlerin toplam mesio-distal boyutu ile alt sürekli dişlerin toplam mesio-distal boyutu arasında uyumsuzluk olup olmadığını belirlemek amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Üst ve alt dişlerin boyutları arasında uyum olan kişilerde molar ilişkisi sınıf I olduğunda kaninler arasında da sınıf I ilişki vardır ve ön bölgede de normal sınırlarda overjet söz konusudur. Oysa, tedavi başında yapılan analizde Bolton uyumsuzluğu olduğu belirlenen ve üst dişlerinde alt dişlerine oranla büyüklük olduğu belirlenen bir hastada tedavi sonunda morarlamalarda sınıf I ilişki sağlansa bile üst dişlerdeki büyüklüğe bağlı olarak overjet değerinin fazla olması beklenir. Bunun aksine, Bolton analiziyle alt dişlerinde üst dişlerine oranla büyüklük olduğu saptanan bir hastada ise tedavi sonunda molarlarda sınıf I ilişki elde edilse bile overjet 2 mm altına inecek, bunun sonucunda kesiciler bölgesinde ya başbaşa ilişki ya da anterior çarpraz kapanış ortaya çıkacaklar.


Bolton Analizinin Uygulanması:
Bolton analizinin uygulanma şekli şöyledir. İki ucu sivri bir pergelle tüm üst ve alt süreklib dişlerin mesio-distal çapları tek tek belirlenir ve tablodaki boş yerlere yazılır. Daha önce üst ve alt çene için bunların toplamları alınır ve alt dişler toplamı üstte üst dişler toplamı altta olacak şekilde orantısı alınır. Elde edilen değer Bolton tablosunda standart sapma değerleri içinde kalıyorsa üst ve alt dişlerin boyutları arasında sorun olmadığı sonucuna varılır. Elde edilen değer standart sapma değerleri dışına çıkılıyorsa bu durumda alt ve üst çene için tabloda olarak normal değerler sapma miktarı belirlenir. Örnek: üst dişlerin toplam boyutunun 97 mm alt dişlerin toplam boyutunun ise 101 mm olduğunu varsayalım. Bolton normallerine göre bu değer standart sapma değerlerinin dışında yer almakta alt çene dişlerinde fazlalık gözlenmektedir. Bolton tablosunda normal olan üst çene değerlerine karşılık gelen olaması gerekli alt diş boyutları bulunur ve aradaki fark belirlenir. Bu fark üst dişlerin alt dişlere oranla fazlalık miktarını göstermektedir.

 

Kavis İle Diş Boyutları Arası Uyumsuzluğun Belirlenmesi :
Kavis ve diş boyutları arasındaki uyumsuzluk, birçok ortodontik maloklüzyonun temel sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Bu uyumsuzluk yer fazlalığı şeklinde kendini gösterebildiği gibi yer darlığı şeklinde de gözlenebilir. Kısaca çapraşıklık adı verilen ve kavis boyutlarının, dişlerin toplam boyutundan daha küçük olduğu olgular ortodontik sorunların önemli bölümünü meydana getirmektedir. Çapraşıklığın, esasen kalıtsal kökenli olmadığı düşünülmekle birlikte, örneğin "anneden küçük kavis boyutları, babadan büyük diş boyutları alınması" gibi çapraz kalıtıma bağlı olarak gerçekleşebildiği görülmektedir. Ayrıca, diş şekil vde boyut anomalileri, iskeletsel büyüme - gelişim modeli, kas yapısı ve fonksiyonları, kötü alışkanlıklar gibi kalıtsal ve çevresel birçok faktörün de çapraşıklığın oluşmasında rol oynadığı unutulmamalıdır. İstatislik verilen, süt dişleri boyutları ile sürekli diş boyutları arasında bir korelasyon bulunmadığını göstermektedir. Birkaç ifadeyle süt dişlerinin boyutları, sürmekte olan sürekli dişlerin boyutlarını tahmin etmede iyi ve güvenilir kriterler değildir. Bu nedenle, sürmekte olan sürekli dişler için kaviste yer olup olamayacağını belirlemek için hasta modelleri ve periapikal filmlerden faydalanarak gerçekleştirilen Hays Nance Analizi yapmak gerekir. 

Hays Nance analizi, diş kavsi boyutu ile bu kavis üzerine yerleşmesi gereken dişlerin toplam boyutu arasında uyum olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılır. Yani, bu analizin amacı diş kavsinde yer sorunu mu yoksa yer fazlalığı mı olduğunu belirlemektedir. 


Hays Nance Analizinin Uygulanması :
Hays Nance analizinde öncelikle diş kavsinin boyutu ölçülür. Bu boyut elde mevcut olan yeri gösterir. Bunun için iki ucu sivri bir pergelden ya da bir mesing telden faydalanılır. Pergelle yapılan ölçümler altı aşamada gerçekleştirilir. Birinci aşamada pergelin bir ayağı bir taraftaki 6 nolu dişin mesial kenarının ortasına diğer ayağı 1. premoların mesial kenarının orta noktasına yerleştirilir ve bu boyut ölçülür. 1. premolar yoksa 1. süt azısı, o da yoksa nokta tahmini olarak belirlenir. İkinci aşamada 1. promaların mesial kenarının orta noktası ile yan keser dişin distal kenarı arası mesafe ölçülür. Üçüncü aşamada ise yan keser dişin distal kenarı ile orta keser dişlerin temas noktası arasındaki mesafe ölçülür. Pengelin ayakları kavsin diğer tarafındaki benzer noktalara yerleştirilerek kavsin toplam boyutu altı aşamada ölçülmüş olur. 

Mesing tel ille yapılan ölçümlerde tel, yukarıda sözü edilen noktalardan geçecek şekilde dişler üzerine dikkatle adapte edilir ve daha sonra düzleştirilerek cetvelle ölçülür.

Kavsin toplam boyutu belirlendikten sonra sıra, bu kavis üzerine yerleşmesi beklenen dişlerin boyutlarının belirlenmesi gelir. Bunun için kavis üzerinde yer alan tüm sürekli dişlerin mesio-distal boyutları ayrı ayrı ölçülür ve bunların toplamı alınır. Elde edilen değer olması gereken boyutu gösterir.

Ağızda henüz süt dişleri varsa bu durumda iki yol izlenir. Kavsin diğer tarafında sürmüş diş varsa onun boyutu diğer taraf için de aynen alınır. Her iki tarafta da süt dişleri varsa bu durumda periapikal filmler ve model üzerinde yapılan ölçümlerle bir oranlama yoluna gidilir.

 

Bu oranlamada şöyle bir yol izlenir :

  • Model üzerinde görülen süt dişinin mesio-distal çapı belirlenir.
  • Aynı süt dişinin film üzerinde mesio-distal çapı ölçülür.
  • Film üzerinde görülen sürekli dişin mesio-distal çapı ölçülür.

Daha sonra, “filmde görülen süt dişi boyutu ile modeldeki gerçek boyutu arasındki oransal farkın aynısı sürmekte olan sürekli dişin filmdeki görüntüsü ile muhtemel gerçek boyutu arasında da vardır” mantığından hareketle a x c / b orantısı ile filmde görülen sürekli dişin modeldeki gerçek boyutu belirlenmeğe çalışılır.

Mevcut boyut, olması gereken boyuttan daha büyük olduğu taktirde diastema ya da yer fazlalığından, küçük olduğu taktirde yer sorunu ya da çapraşıklıktan söz edilir. Genel olarak 4mm’e kadar olan yer sorunları hafif çapraşıklık 4 mm ila 8 mm arasındaki yer sorunları orta derece çapraşıklık, 8 mm den fazla yer sorunları ise şiddetli çapraşıklık olarak değerlendirilir. Hafif çapraşıklık olguları genelde diş çekimsiz olarak tedavi edilirler. Ancak diş çekimine karar verme konusunda değerlendirmeye alınması gereken birçok faktör olduğu unutulmamalıdır. Bu konu diş çekimiyle ilgili bölümde detaylı olarak ele alınmaktadır.

 

Ortodontik Diş Hareketinin Fiziksel Temelleri :

Ortodontik tedavilerde kullanılan tüm apareylerin çalışma prensipleri özünde fiziksel kurallara dayanmaktadır. Ortodontide bir diş hareketini çeşitli “kuvvet şekilleriyle “ gerçekleştirmek mümkündür. Bunlar; mıknatıslar (magnetler) yoluyla uygulanan “manyetik kuvvetler” kasların gerilmeleriyle ortaya çıkan “mikrofonksiyonel kuvvetler” yada çoğu apareyde kullanıldığı gibi teller yoluyla uygulanan “mekanik kuvvetler” olabilir. Bir diş hekiminin oluşması için fiziksel bir eleman olan “kuvvet” in kullanılması gerektiğinw göre kuvvetin oluşturulması, istenen yönde ve şiddette kullanılmasıyla ilgili fiziksel prensiplerin iyi bilenmesi şarttır.

 

Newton’un 3. Yasası :

“İki cismin birbirine etkisi her zaman eşit ve zıt yönlüdür”

Bunun ortodontik yönden anlamı şöyle açıklanabilir : “bir düş üzerine uygulanan kuvvetin tepkisi her zaman uygulanan kuvvetin şiddetine eşit ve yönüne zıttır”. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, ortodontik olarak düzeltilmesi amaçlanan dişe kuvvet uygulandığında bunun tepkisi eşit şiddette ve zıt yönde bir başka bölge (diş ya da diş grubu vb.) üzerinde görülecektir. Pratikte ankraj yani diş hareketi için destek olarak alınan bölgeler aynı zamanda tepki bölgeleridir. Bu bölgeler de, hareket eden kişi uygulanan kuvvet şiddetine eşit bir kuvvet etkisinde kaldığına göre bu bölgelerin de pekala hareket etmesi mümkündür. Aşağıda ankraj başlığı altında bu konu detatlı olarak ele alınmaktadır.

 

Vektörler :

Uzaydaki herhangi iki nokta arasını bir doğruyla birleştirdiğimizde bu iki nokta arasında bir doğrultu, bu noktalardan birinden diğerine doğru bir hareket söz konusu olduğunda ise bir yön belirlemiş oluruz. Vektör adı verilen ve bir ok ile gösterilen bu büyüklüğün şiddeti okun uzunluğuyla, uygulanan noktası ise bir noktaya gösterilir. Kuvvet de vektörel bir büyüklüktür.

 

Bir Vektörün Bileşenlere Ayrılması :

Bir R bileşke vektörünü bileşenlerine ayırmak için o vektörün başlangıç noktasından, aranan bileşenler doğrultusuna paralel iki doğrultu çizilir ve R vektörünün ucundan bu doğrulara paraleller çizilerek bir paralelkenar elde edilir. Bu şekilde elde edilen iki bileşenin cebirsel toplamı şüphesiz R vektörüne eşit olacaktır.

Gösterim kolaylığı ve bazı trigonometrik hesaplamalardan faydalanabilmek için bileşenlere ayırma işlemi genellikle (x ve y) koordinat sistemi üzerinde gerçekleştirilir. Genel olarak, böyle bir sistemde x ekseni yatay, buna dik olanı y ekseni de düşey eksen kabul edilir. Bu şekilde R vektörünün (a) bileşeni ise düşey bileşenler olarak ifade edilebilir.

 

Kuvvet :

Bir cismin uzayda yer değiştirmesine ya da şeklinin değişmesine neden olan etkidir. Ortodonti pratiğinde genellikle gram veya ons cinsinden ölçülür. Kuvvet, vektörel bir büyüklüktür. Yani doğrultu, yön, şiddet ve uygulama noktası gibi özelliklere sahiptir. Bu özelliklerinin dışında ortodontik kuvvetin uygulanmasında dağılım ve süre gibi faktörler de önemlidir. Örnenğin devrilme hareketi sırasında kuvvet, bir taraftan dişin servikali hizasındaki alveol kretinde diğer taraftan apikalinde yoğunlaşır. Oysa, translasyon hareketinde kuvvetin kemik ve kök yüzeyine dağılımı daha homojendir. Ortodontik kuvvetler şiddetlerine, yönlerine ve uygulanma sürelerine göre sınıflandırılabilirler.

 

Şiddetlerine Göre Kuvvetler

Hafif Kuvvetler :

Dişin hareket etme eşiğinin üzerinde ve direkt kemik rezorpsiyonuna neden olan optimum düzeydeki kuvvetlerdir. Kuvvetin uygulandığı yöndeki kemik kolayca rezorbe olabildiği için dişin hareketi önemli bir doku direnciyle karşılaşmadan kolayca akarak sürer. Hafif kuvvetlerin uygulanmasıyla diş hareketlerini ve ankrajı kontrol etmek daha kolaydır. Optimum düzeyde diş hareketi elde edebilmek için hafif ve sürekli kuvvet uygulanması esastır. Böylece tedavilerde zaman ve enerji kayıpları en aza indirilmiş olur.

 

Ağır Kuvvetler :

Periodonsiyumda aşırı sıkışma yaratarak hiyalizasyona ve endirekt kemik rezorpsiyonuna neden olacak şiddetteki kuvvetlerdir. Hiyalin doku, dişin kemik içindeki hareketini engelleyen ya da geciktiren camsı yapıda sert bir duvardır. Bu duvarla karşılaşan dişin hareketi duraklarken burası bir direnç bölgesi haline dönüşür. Bunun sonucunda kolaylıkla ankraj kaybedilebilir. Bu arada dişin çevresindeki dokularda tamir faaliyetleri ortaya çıkar. Endirekt kemik rezorpsiyonu sonucu dişin önü yeniden açılır ve diş hızla harekete geçer. Direkt ve endirekt rezorpsiyon sonucunda dişin bir ay sonunda yaklaşık olarak aynı miktarda hareket ettiği belirtilmekteyse de arada ki en önemli fark hareketin hızında ve daha da önemlisi ankraj bölgesi üzerine olan etkisindedir. Direkt rezorpsiyonda diş oldukça sabit bir hızla hareket ederken ankraj olarak alınan dişler üzerine ciddi kuvvetler yüklemez. Buna karşılık, endirekt rezorpsiyonda, yüksek şiddetteki kuvvet, hareketi istenen dişlerde optimum hareket için gereken düzeyin üzerinde kalırken ankraj dişler için optimum düzeydedir. Bu nedenle ağır kuvvetlerde ankraj kaybı kolaylıkla oluşabilir.

 

Süresine Göre Kuvvetler

Kuvvetin Sürekliliği :

Optimum kuvvet, klinik olarak, dişin çevre dokularında zarar oluşturmadan ve hastaya rahatsızlık vermeden en hızlı diş hareketi oluşturabilen kuvvet miktarıdır. Dişlerin çevre dokularında optimum düzeyde biyolojik cevap elde edebilmek için hafif kuvvetlerin yanısıra kuvvetin sürekliliğinin yani iki aktivasyon arasında ortaya çıkan kuvvet kaybının az olmasının da büyük önemi vardır.

Optimum hızda diş hareketi elde edebilmek için sürekli ve optimum düzeyde kuvvet uygulamak gereklidir.

 

Sürekli Kuvvetler :

Sürekli kuvvetlerde, iki aktivasyon arasında kuvvetin şiddeti yavaş yavaş azalır ancak sıfırlanmaz. Dişin çevre dokuları üzerindeki uyarı ortadan kalkmadığından-optimum düzeyde uygulandığı taktirde-hızlı, düzenli ve kontrollü diş hareketlerinin elde edilmesine yardımcı olur. Sabit apareylerde kullanılan NİTİ açıcı yayların (open coil spring)  uygulandığı kuvvetler bu tiptendir.

 

Kesikli Kuvvetler :

Kesikli kuvvet uygulayan mekanizmalarda kuvvet şiddeti, uygulandıktan kısa bir süre sonra sıfırlanır. Sabit apareylerde kullanıldığında bunlar genellikle ağır kuvvetlerdir ve çevre dokularda çoğunlukla endirekt rezorpsiyona neden olurlar. Bu kuvvetlerin uygulanmasını taiben ikinci antivasyona kadar çevre dokularda tamir olayları gerçekleşir. Bu nedenle aktivasyonların, dokuların tamirine olanak verecek aralıklarda gerçekleştirilmesi gerekir. Kesinlikle kuvvet uygulanan aktif elemanlara en iyi örnek hızlı genişletme vidalarıdır.

Hareketli apareylerde kullanılan vidaların dişin çevre dokuları üzerindeki etkisi sabit apareyler kadar şiddetli değildir. Bunu nedeni haraketli apareyin zaman zaman ağızdan çıkarılması sonucu çevre dokuların rahatlamasıdır. Ne var ki, vidalar zemberekler kadar akıcı diş hareketi oluşturamazlar. Apareyin vidası çevrilip aktive edildikten sonra aparey ağza yerleştirilirken dişler üzerine oldukça sert bir itme etkisi yaratır. Bu nedenle, pratik olarak, vidaların oluşturduğu hareket hızının zembereklere oranla daha yavaş gerçekleştiği söylenebilir.

 

Aralıklı Kuvvetler :

Aralıklı kuvvet uygulayan mekanizmalarda kuvvet şiddeti, aparey hasta tarafından çıkarıldığında sıfırlanır, yeniden ağza takıldığında kaldığı düzeyden başlamak suretiyle azalarak sürer. Hareketli apareylerde zemberekler tarafından uygulanan kuvvet şekli bir tiptendir. Yukarıda da belirtildiği gibi hafif ve sürekli kuvvetler diş hareketinin hızlı olmasını sağlar. Hareketli apareyler gün boyu ağızda tutulduğu taktirde sabit apareylerdeki gibi sürekli kuvvet, dolayısıyla hızlı diş hareketi elde etme olanağı vardır.

Hareketli apareylerde, zemberekler en etkin aktif elemanlardır. Vidalar, pratik olmaları nedeniyle sık olarak kullanılsalar da zemberekler kadar hızlı diş hareketi gerçekleştiremezler. Bu nedenle, aynı amaç için vida yerine zemberek tercih etmekte fayda vardır.

 

Direnç Merkezi :

Direnç merkezi, dişin translasyon hareketi yapmasına neden olan birleşke kuvvetin etki çizgisinin, dişin uzun eksenini kestiği nokta olarak tanımlanır. Dişlerin direnç merkezi kökün üzerinde yani kemik içinde, kökün yaklaşık  1/3 ila 1/4 'ü civarında yer alan teorik bir noktadır.

Direnç merkezi kavramı bazen ağırlık merkezi kavramı ile karıştırılmaktadır. Direnç merkezi, diş, çevre dokulardan ayrı bir şekilde sadece yer çekim etkisi altında ele alındığında var olan bir noktadır.

Direnç merkezinin yeri, her diş için değişmez olarak kabul edilir. Ancak, kök rezorpsiyonu, destek kemik ya da periodontal ataşman kayıpları gibi diş ve çevre dokuları ilgilendiren değişimlerde direnç merkezinin yeri de değişir. Çevre destek kemik dokusunda erime olan bir dişte direnç merkezi apekse doğru kayar. Direnç merkezi, destek kemik kayıpları gibi diş ve çevre dokuları ilgilendiren değişimlerden etkilenir ve apekse doğru kayar, mesafesinin artması nedeniyle dişe uygulanan (eşit şiddetteki) kuvvetin momentinin şiddeti de artar.

 

Dönme (Rotasyon) Merkezi :

Dişin, etrafında dönme hareketi yaptığı hayali noktadır. Bu noktanın yeri, diş üzerine uygulanan kuvvet sistemine bağlı olarak değişiklik gösterir. Dişe kuvvet çifti uygulandığında bu nokta tam direnç merkezi ile çakışır. Translasyon hareketi (intikali hareket) esnasında ise sonsuzda yer alır.

 

Moment :

Kuvvetin şiddeti ile dişin direnç merkezinden, bu kuvvetin etki çizgisine indirilen dik mesafenin çarpımıdır (M=F. d ) ve ortodonti pratiğinde genellikle g.mm olarak ifade edilir. Etki çizgisi direnç merkezinden geçmeyen her kuvvet, şiddetiyle ve direnç merkezine olan dik uzaklığıyla doğru orantılı olarak bir moment oluşturur. Bu, kuvvetin momentidir. Moment, cismin dönme merkezi etrafında dönmesine neden olur. Dişlerde direnç merkezi dışından, örneğin kuron üzerinden geçen bir kuvvet çizgisi moment oluşturarak dişin, kuvvetin uygulandığı yönde devrilmesine yol açar. Etki çizgisi, dişin direnç merkezinden geçen kuvvetler ise, direnç merkezi ile aralarındaki mesafe 0 olduğu için dişte hiçbir moment yani dönme etkisi oluşturmazlar. Bu kuvvet etkisindeki diş translasyon hareketi yapar.

Moment, hem kuvvetin şiddetine hem de direnç merkezine olan dik uzaklığa bağlı olduğuna göre, mesafeyi iki misline çıkarıp kuvvet şiddetini yarıya düşürmek ya da mesafeyi yarıya düşürüp kuvvetin şiddetini ikiye katlamak suretiyle dişte aynı dönme etkisini elde etmek mümkündür. O halde, fizyolojik sınırlarda kuvvet uyguluyor olsak dahi, kuvvetin uygulama noktası iyi seçilmezse dişin çevre dokularına etki eden kuvvetlerin bu bölgede oluşturacağı etki, dişe sanki ağır kuvvetler uygulanıyormuş gibi fazla olabilir.

 

Kuvvet Çifti :

Etki çizgileri birbirine paralel, yönleri zıt, şiddetleri eşit olan iki kuvvetin oluşturduğu sisteme kuvvet çifti denir. Kuvvet çifti uygulanan cisim üzerindeki her nokta, kuvvet çiftinin uygulandığı düzlemde, aynı yönde ve aynı büyüklükte bir dönme etkisi altındadır. Cisim, kuvvet çiftinin uygulandığı yere bağlı olmaksızın direnç merkezi etrafında dönme hareketi yapar. Bir başka ifadeyle, üzerine kuvvet çifti uygulanan cisimde dönme merkezi ile direnç merkezi üst üstedir.

Kuvvet çiftine bağlı olarak ortaya çıkan dönme etkisine kuvvet çiftinin momenti adı verilir. Kuvvet çiftinin momentinin hesaplanması için kuvvetlerden biri ile kuvvetlerin etki çizgileri arasındaki dik mesafenin çarpımı yeterlidir.

 

Kuvvetlerin Etki Çizgisi Boyunca Kaydırılabilme Özelliği :

Kuvvetler, fiziksel anlamı değişmeksizin etki çizgileri boyunca kaydırabilirler. Bunun anlamı şudur : aynı etki çizgisi üzerinde olmak şartıyla, katı (kuvvet etkisi altında şekil ve boyut değiştirmeyen) cisimlere (örneğin bir dişe) itme kuvveti uygulamakla çekme kuvveti uygulamak arasında dişin yapacağı hareket bakımından fark yoktur.

 

Tellerle İlgili Özellikler :

Ortodontik kuvveti oluşturan ana faktör tellerin elastikiyetlerinden kaynaklanan kuvvetlerdir. Bu nedenle ortodontik tellerin bazı fiziksel özelliklerini yakından incelemek faydalı olacaktır.

 

Ortodontik tellerin fiziksel özelliklerini etkileyen 3 faktör vardır. Bunlar :

  • Çap   
  • Uzunluk
  • Telin Materyalidir.

 

 

  • Çap :

Yuvarlak keside sahip tellerde, tel tarafından uygulanan kuvvet tel çapının dördüncü kuvvetiyle doğru orantılıdır. Telin çapı ikiye katlandığında uyguladığı kuvvet 16 kat artar. Tel çapı yarıya düşürüldüğünde tel tarafından uygulanan kuvvet öncekinin 1/16’sı kadar olur. Bu değerler, tel çapının, dişe uygulanan kuvvet miktarı üzerinde ve derecede büyük etkiye sahip olduğunu göstermektedir.

 

  • Uzunluk :

Tel tarafından uygulanan kuvvet telin uzunluğunun küpü ile ters orantılıdır. Tel boyu iki kat artırılırsa kuvvet 1/8’e kadar düşer. Tel boyu yarıya indirilirse tel tarafından uygulanan kuvvet 8 kat artar.

 

  • Materyal :

Daha önceki bölümlerde de belirtildiği gibi ortodontik diş hareketinin optimum düzeyde olabilmesi için dişlere hafif ve sürekli kuvvetler uygulamak gerekir. Bunun gerçekleşebilmesi ancak tellerin çaplarının düşük, boylarının uzun tutulmasıyla mümkün olmaktadır. Bu düşünce özellikle ortodonti pratiğine uzun yıllar egemen olan paslanmaz çelik teller için geçerlidir. Son 15-20 yılda gelişen materyal teknolojisi sayesinde paslanmaz çelik teller üzerinde yapılan loop bükümleri büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Günümüzde aynı çap ve aynı uzunluktaki paslanmaz çelik tele göre birkaç kat daha esnek ve çalışma aralığı daha yüksek tel materyalleri ortodonti pratiğine egemen olmuştur. Nikel titanyum (NİTİ) ve titanyum molibdenium alloy (TMA) olarak adlandırılan bu tel alaşımları daha çok sabit aparey için üretilmekte ve kullanılmaktadır. Söz konusu tellerin hareketli apareylerde kullanımları ise fazlaca pratik ve ekonomik görünmemektedir. Bu nedenle hareketli apareylerde konvansiyonel paslanmaz çelik teller ve zemberek dizaynları hakimiyetlerini sürdürmektedir.

 

Diş Hareketleri

Devrilme Hareketi :

Kontrolsüz Ve Kontrollü Devrilme Hareketleri :

Bilindiği gibi devrilme, pratikte en kolay gerçekleşen diş hareketi şeklidir. Bir kesici diş braketi üzerine yuvarlak bir tel yoluyla kuvvet uygulandığında diş, direnç merkezi ya da bu noktanın hemen apikalinde ve çok yakınında yer alan dönme merkezi (C rot ) etrafında basit bir dönme hareketi yapar. Bunun nedeni, kuvvetin, dişin direnç merkezinin (C Res ) uzağındaki bir noktaya (braket üzerine) uygulanması nedeniyle ortaya çıkan momenttir. Buna kontrolsüz devrilme hareketi adı verilmektedir.

Aynı braketin içine hafif tork verilmiş kalın köşeli bir tel yerleştirip aynı kuvveti uyguladığımızda ise diş negatif yönde devrilirken telin köşeleri braket oluğuna temas eder ve diş köküne pozitif yönlü hafif şiddette bir moment (+ yönlü M2 = 900 g.mm lik kuvvet çifti) uygulanır.Buna bağlı olarak dönme merkezi ( C rot ) de apekse doğru kayar. Böylece diş, daha geniş yarıçaplı bir daire çevresinde devrilme hareketi yapar. Buna da kontrollü devrilme hareketi adı verilmektedir.

Tel üzerine uygulanan tok değerini artırıp köke uygulanan kuvvet çiftine bağlı moment miktarı (M2), kuvvetin momentinin (M1) değeriyle eşitlendiği anda diş üzerinde devrilme etkisi kalkmaz çünkü momentler birbirini dengelemiş olur. Bu durumda sistemde dönme merkezi diye bir şey kalmaz ( sonsuza gider ) ve diş translasyon hareketi yapar.

Tele verilen tork değeri daha da artırılırsa da bu durumda M2 momenti M1 momentinden büyük olur ve diş kök hareketi yapar. Kök hareketi sırasında dönme merkezi ( C rot ) kuron üzerinde yer alır.

 

Translasyon Hareketi :

Bir cisim üzerindeki herhangi bir doğrunun belli bir sabit referans çerçevesine göre açı değiştirmeksizin yaptığı harekettir. Translasyon hareketi yapan cismin bütün noktaları hareket boyunca aynı yolu alırlar. Yani aynı hıza sahiptirler.

 

Dönme Hareketi ( Rotasyon ) :

Bir cisim üzerindeki herhangi bir doğrunun belli bir sabit referans çerçevesine göre açı değiştirerek yaptığı harekettir. Cisim, direnç merkezi çevresinde dönüyorsa buna saf dönme hareketi adı verilir. Teorik olarak devrilme ve kök hareketleri de dönme hareketi olarak değerlendirilebilir. Çünkü diş bir nokta çevresinde dönmektedir. Ancak, klinik olarak dönme hareketi, dişin uzun ekseni etrafında yaptığı hareket olarak kabul edilir.