FLUOROZ

FLUOROZ

Volkanik ,kriyolit fosfat ve soydum florürden zengin toprak bölgeleribde yaşayanlarda görülür. Su ile alınan flüor yanında sebze ile alınan flüor da önemlidir.

Volkanik ,kriyolit fosfat ve soydum florürden zengin toprak bölgeleribde yaşayanlarda görülür. Su ile alınan flüor yanında sebze ile alınan flüor da önemlidir. İlk kez 1916 da BLACK ve MC KAY tarafından tarif edilen “fluoroz” “darmous” “mottled enamel” “dientes veteados” “denti seritti” gibi çeşitli adlar almışlardır
      İlk olarak normal süt dişlerinin arkasında mat, lekeli, esmer renkte birinci büyük azılar belirir, sağ ve sol da simetriktirler. PINET’ye göre önemsiz derecelerinde kaygan olan mine kesici kenara paralel çizgiler şeklinde beyaz lekeler gösterir. Bazan aynı zamanda esmer lekelere de rastlanır. Bu esmer lekeler beyaz lekelerin gelişimi sonucu olmayıp birdenbire ortaya çıkarlar ve zamanla koyulaşırlar. Lekeler band ya da yuvarlak biçimde olabilirler.
      Tebeşir görüntüsündeki dişler en ağır şeklindedir. Safran renginden, tütün rengine kadar değişen esmer lekeler de çizgi, band, noktacıklar, adacıkla şeklinde olabilirler. Bazen bu lekelerle birlikte ön dişlerin vestibüler yüzlerinde ve azıların küspislerinde yer alan noktacık şeklinde hipoplaziye rastlanır. Bu patolojik değişiklikler, andemik fluoroz bölgesinde doğanlarda yaygın olup, en çok etkilenen dişler: üst kesiciler, küçük azıları ikinci büyük azılar, ikinci büyük azılar, alt ve üst kaninler; en az etkilenen dişler ise, birinci büyük azı ve alt kesicilerdir. Beyaz çizgilere daha çok kesici ve kanin, yuvarlak lekelere küçük azılarda rastlanır, büyük azılar homogen olmayan mısır sarısı rengindedirler.
       Tebeşir görünümü ve hipoplazik, sudaki flüor konsantrasyonunun çok yüksek olmasının kanıtıdır. Çocukluk döneminde andemi bölgesinde oturmak büyük azı ve kesicilerin yaygın fluorozuna tekabül eder,ikinci çocukluk sırasında hipoplazi yalnız kanin k.azı, 2.ve3. b azılarda görülür.
      Sırası gelmişken, aşırı fluoroz’lu dişler üzerinde görülen hipomineralizasyondan bahsetmek yerinde olur. Bu dişler, flüorür tutuculuğunun normal dozu aştığı bir ortamda mineralize olmuşlardır. Aşırı derecede yüksek flüorür konsantrasyonunun yol açtığı hipomineralizasyon, minenin inorganik ve organik yapı elemanları arasındaki fonksiyonel kohezyonu bozan, organik matrisin patolojik bir değişikliği olarak tanımlanabilir.

II. Lokal Etkene Bağlı Hipoplaziler
       Burada daha çok, bir travma ya da lokal bir enfeksiyon bahis konusudur. Süt dişine gelen bir travma, en direkt olarak alttaki sürekli diş germine ulaşırsa o dişte çeşitli bozukluklara bu arada bir hipoplaziye yol açabilir. En çok rastlanılan, pulpa gangreni sonucu germine zarar vermesidir. Sürekli diş germinin zarar görebilmesi için iltihap bölgesine çok yakın olması ve mine oluşumunun henüz sona ermemiş bulunması gerekmektedir.

       Bu doku anomalisi ilk kez TURNER tarafından incelendiği için bu dişlere “Turner Dişi” adı verilir. En çok iltahaplanan süt dişleri alt süt azıları olduğundan ve küçük azı germleri de bu dişlerde lokal hipoplazik görülür. Anomalinin kuron üzerindeki lokalizasyon, enfeksiyonun süt azısının hangi kökünde olduğu anlaşılabilir. Üst ön dişlerin vestibüler yüzlerinde de oldukça sık rastlanılır.
      Bilindiği gibi,amelloblastlar önce submikroskobik fibriller şeklinde organik matrisi yaparlar. Mineralizasyon döneminde ise,hidroksil apatit kristalleri belirli bir açı ile buna tutunurlar. Zamanla kristalcikler arasındaki boşluklar da kireçle dolar ve mine olgunlaşır. İşte TURNER dişerinde süt dişinin iltihabının etkisi ile bu boşluklar dolamaz.
      Lokal hipoplazilere ayrıca, yüz bölgesinin başka gereklerle ışınlamaya tabi tutulması ve osteomyelit de sebep olabilir. Fakat bu durumlarda çok kez diş embriyonu nekroze olarak vücuttan atılır.





DİŞLERİN GELİŞİMLERİ İLE ORTAYA ÇIKAN RENKLEŞMELER
      Dişlerin normal beyazlıklarından başka renkte olmalarına “diş renkleşmesi” denir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki sürekli dişlerin sarımtırak-beyaz rengine karşılık süt dişlerinin daha mat ve mavimtrak renkte olmaları fizyolojiktir ve klinikte bir süt dişini bir sürekli dişten ayırmaya yarayan faktörlerden birisidir.
      Diş renkleşmesi ya da dişlerin gelişimleri sırasında onları etkileyen bazı faktörlerle meydana gelirler(içsel) yada gelişmiş dişler üzerinde sonradan ortaya çıkarlar(dışsal). Burada yalnız gelişimle ilgili olan içsel renkleşmeler ele alınacaktır.
      İçsel renkleşmeler, İrsi, kongenital ya da post-natal olabilirler.
 1) İrsi Renkleşmeler : Bazı irsi hastalıklar ya da anomaliler sırasında ortaya çıkarlar.
a) Porphyrie (GUNTER Hastalığı): Cinse bağlı olmaksızın, ressessif karakter olarak iletilir. Doğumdan  itibaren aşırı derecede uroporphyrine karakter olarak iletilir. Doğumdan itibaren aşırı derecede uroporphyrine kapsayan kırmızı idrarla kendini gösterir.
      İlk yıllarda,deride aşırı fotosansibilite nedeniyle , önemli sikatrisler bırakan  pigmante büller oluşur. Sikatrisler bazan esktremite sakatlıklarına yol açarlar. Ayrıca gözle bozukluklar ve tırnaklarda esmer renkleşmeler görülebilir.
      Süt ve sürekli dişler, sürmelerinden itibaren esmer-pembe renktedirler. Bazan renkleşme pek belirli değildir, fakat ultraviyole ışıkta kırmızı flüoresans verirler. Renkli dokular, özellikle kemik ve dişler uroporphyrine’e doymuşlardır.
b) İrsi Mine Hipoplazisi : Dişler az çok koyu esmer renklendirirler.
c) İrsi Mine Hipokalsifikasyonu : Dişler teberişimsi beyaz renktedir, abrazyona  uğradıkları taktirde dentin orta kısmından esmer renkte ortaya çıkar.
d) Dentiogenesis İmperfecta : Dişler sarımtırak ıslanmış şeker rengindedirler, bazan beyaz lekeler , yada çizgiler gösterirler.

 

Yorumlar (0)
Yorum Yap